--- EDİTÖRÜN NOTU -- Sayı 92 ---


TÜRKİYE'NİN GDO'LU MISIR İTHALATI KAÇINILMAZDIR


2007 yılında da son on yılda olduğu gibi Türkiye mısır ithal etmiştir. 4 milyon ton civarındaki mısır tüketiminin zaman zaman tümü iç üretimle karşılanırken, bazı yıllar üretim miktarı kadar ithalat gerekmektedir. Gelişen hayvancılığın yem gereksiniminin ithalatla karşılanması ticari bir olgudur. Türkiye'nin tarımsal ürün ihracatının on milyar US$'ı aşması beyaz et ve benzeri hayvancılık yatırımlarının da sonucudur. İthal edilen yem ham maddeleri, dünya pazarlarında genel olarak transgenik olanlarla olmayanların ayırımının yapılmadığı mısır, soya gibi ürünlerdir. Ne var ki GDO üstünden popülarite kazanmak isteyen bazı sivil toplum kuruluşları (STK), hiçbir bilimsel sava dayandırmaksızın, bu ticari olaya karşı çıkmaktadırlar. Bu tavır yalnız burada da kalmamakta, oluşturulan platformlarla, birçok Afrika ülkesinin dahi çoktan gerçekleştirdiği "Ulusal Biyogüvenlik Yasası"nın çıkmasını da engellenmiştir. Hâlbuki onların fikir babaları olan AB'li ülkelerin tümü, GDO'lu ürünleri tüketmekle kalmayıp, birçoğu tarımına dahi başlamışlardır.  GDO'lu ürünlerin ekonomik avantajlarından, Türk çiftçisinin, Türk tüketicisinin yararlanamaması acaba karşıtlara ne kazandırıyor? Toplumun sağlığını düşündüklerinden mi? Peki onlarca yıldır ithal edilen transgenik mısırdan herhangi bir zarar dile getirilmiş mi? Dünyada üretilen 100 milyon hektarlık GDO'lu üründen insan sağlığı ile ilgili herhangi olumsuz bir saptamaya mı rastlanmış? Burada, karşıtların, toplumun bu konuda henüz sağlıklı bilgilenememesinden yararlanarak, popülarite kazanma fırsatçılığı mı öne çıkıyor acaba?   

Düz mantıkla, olayın ticari boyutu ele alındığında çarpıcı bir yanılgı ortaya çıkar. Bütün dünya hammadde olarak GDO'lu ürünü kullanırken, Türk hayvan besleme sektörüne, "hayır" demenin nasıl bir açıklaması olabilir!
Bu noktadan hareketle, gerek kamuoyunu ve gerekse ilgilileri bilgilendirmek amacıyla  Hayvan Besleme Bilim Derneği Başkanı Sayın Prof. Dr. Şakir Doğan TUNCER ve genel sekreteri sayın Prof. Dr. Necmettin CEYLAN hazırladığı rapor çarpıcıdır. Söz konusu raporda yer alan bazı konulara bir göz atmakta yarar görülmüştür:

  1. Ülkemiz hayvancılığı özellikle de kanatlı sektörü Avrupa standartlarında bir üretim boyutuna ulaşmıştır. Besicilerin rekabet edebilmesi için, yem maliyetine (% 70-80) bir çözüm bulmak gerekir. Ülkemiz bu bakımdan kendine yeterli değildir. Özellikle soya ve mısırda daha belirgin olan bu açık, bugüne dek izlenen hatalı politikalardan kaynaklanmaktadır. Günümüzde, gelişen hayvancılığımızın zaman zaman değişen miktarlarda çeşitli yem maddelerinin ithalatını yapmak zorunda kalmaktadır;
  2. GDO yemlerin hayvan beslenmesinde kullanımı ile ilgili bir sakınca olmadığı bilimsel araştırmalarla tespit edilmiştir. Avrupa Birliği mevcut yasal düzenlemeleri doğrultusunda bu ürünlerden pek çoğunu onaylamış ve hayvan yemi olarak kullanımına izin vermiştir. Ancak ülkemizde konuyu etraflıca düzenleyen bir yasa olmaması eksikliktir. Avrupa Birliğinde 8 transgenik ürün (4 mısır, 3 kolza, 1 soya) onaylanmıştır ve bunların kullanımı ve ithalatı serbesttir. Avrupa Birliği her yıl yaklaşık olarak 40 milyon ton (büyük bir bölümü transgenik) soya ithal etmekte ve bunun büyük bölümünü hayvan yemi olarak kullanmaktadır. Domuz, kanatlı hayvanlar ve ruminant hayvan türlerinin yemlerinde kullanılan yem hammaddeleri ve yem katkı maddeleri genellikle GDO orijinlidir;
  3. Yem katkı maddelerinden vitamin B2, biotin, çeşitli amino asitler, enzimler ve renk maddeleri genetik olarak modifiye edilmiş mikroorganizmaların kullanıldığı yöntemlerle elde edilmekte ve hayvan yemlerinde kullanılmakta, fakat bu konuda hiç kimse bir şey söylemiyor.
  4. Araştırmada rekombinant DNA ve normal DNA 'nın izlediği yol ve kalıntı durumu hakkında bilgi sahibi olunması amacıyla yemden başlayarak sindirim sistemi ve tüm dokularda DNA analizi yapılmıştır. Araştırıcılar Bitki kloraplast DNA'sının yemlerde, kursak, taşlık, ,incebağırsak, karaciğer, dalak ve kanda tespit edildiğini bildirmişlerdir. Araştırıcılar Bt176-specific (479 bp)' ya ise sadece Bt mısırın kendisinde, onunla yapılan karma yemde ve kursakta rastlanıldığını, kursağı takiben rDNA kalıntısının ne bağırsaklarda ne de kan ve diğer organlarda  kalmadığını tespit etmişlerdir. Araştırmada rekombinat DNA'nın tavuk sindirim sisteminde etkili bir şekilde yıkıldığı ve parçalandığı sonucuna varılmıştır.
  5. Dünya Sağlık Örgütü (WHO),  Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) GDO ürünlerden DNA tüketimi de dahil, DNA tüketmenin bir risk oluşturmadığı sonucuna varmışlardır. Memeliler sürekli olarak bitki, hayvan, bakteri, parazit ve virüsleri de içeren pek çok kaynaktan önemli miktarda DNA tüketmektedirler.
  6. Bir diğer önemli konu ise bazı Avrupa Birliği ülkelerinde de transgenik mısır ekiminin olmasıdır.

İki bilim adamının aşağıda özetlenen bu çarpıcı saptamalarını keşke Türkiye'deki tüm paydaşlara duyurabilsek:
1- GDO karşıtları tarafından iddia edildiği gibi bu tip yem kaynaklarının GDO ile ilgili yasal düzenleme yapmış ülkelerde kabul edilmediği doğru değildir;
2- GDO'lu ürün kullanılarak hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar; GDO yemlerin hayvanlara yedirilmesinin, onların sağlığı ve ürün güvenliği açısından her hangi bir risk oluşturmamaktadır;
3- GDO yem kaynakları dünyada pek çok ülkede olduğu gibi, AB ülkelerince de ithal edilmekte ve hayvan yemi olarak kullanılmaktadır;
4-AB yasaları GDO ürünler yasaklamamaktadır. Belirlenen prosedür sonucu bu tip ürünler onay alabilmektedir. Mevcut durumda 8 transgenik yem maddesinin (4 mısır, 3 kolza, 1 soya) Avrupa Birliğine ithalatı ve hayvan yemi olarak kullanımında hiçbir engel yoktur.
5-Avrupa Birliği ilgili yasaları bu tip hammaddeler eğer yem olarak kullanılacaksa etiketlemeyi zorunlu kılmaktadır. Ancak GDO yemleri yiyen hayvanlardan elde edilen et, süt, yumurta vb. ürünlerin etiketlenmesi zorunlu değildir ki; bu GDO yemlerin güvenli olduğunu, risk yaratmadığını gösteren önemli bir yasadır.
6-Avrupa Birliği ülkelerinde de GDO mısır ekimi yapılmaktadır.
7-Ülkemizde 'Ulusal Biyogüvenlik Yasası'nın uzlaşma sağlanarak çıkarılamamış olması büyük bir eksikliktir.  Ancak siyasi hataların faturasını hayvancılık sektörüne çıkarmak doğru bir yaklaşım değildir.
8-'Ulusal Biyogüvenlik Yasası'nın kabulüne dek bu konunun speküle edilmemesi gerekir. Zira insanlarımızın endişeye sevk edilerek, son derece değerli, biyolojik değeri yüksek gıdalardan uzaklaştırılmaları, mahrum bırakılmaları vebali kaldırılamaz bir davranıştır.
9-GDO ham maddeler Avrupa Birliği de dahil tüm dünyada kullanılan güvenli yemler olması nedeni ile derneğimiz bu konuda bir girişimde bulunmamıştır. Aksi bir durumda, hayvan sağlığı ve elde edilen ürünlerin güvenliği konusunda en ufak bir endişe ve bilimsel veri olması halinde  buna ilk karşı çıkacak kurum HAYVAN BESLEME BİLİM DRENEĞİ olacaktır.

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
Ege  Uni. Tarla Bitkileri Bölümü
Tohum Teknolojisi A&U Merkezi

 

 

Powered By Murat SEVENER - Ziraatforum.com